Satış Değil Siyaset

kıbrıs-meselesi-ramazan-musluoğlu-fcbfkw.jpg

Osmanlı İmparatorluğu 19. Yüzyılın sonlarına doğru iç ve dış tehditlerle boğuşurken, Devlet-i Aliyye’nin son büyük hükümdarı Sultan II. Abdülhamid Han; keskin zekâsı, derin devlet anlayışı ve İslam’a olan bağlılığıyla, milletini korumak adına büyük bir satranç oynamıştır. Onun maharetli siyaseti, “Müslümanların Halifesi” sıfatını da taşıdığından, yalnızca Osmanlı’yı değil ümmeti de kollayan bir strateji gerektiriyordu. Bu haftaki yazımızda, zikrettiğimiz satranç tahtasındaki önemli hamlelerden birini, Kıbrıs Meselesini konuşacağız.

Dönemin önde gelen tarihçilerinden olan, Sultan Abdülhamid’e düşman, yıldız suikastını öven, ittihatçı bir tarihçiden Ahmet Refik Altınay’ın “Osmanlı Tarihi” isimli eserinden bir alıntıyla bu meseleye başlamak istiyorum: Sultan Hamid Han, Kıbrıs’ı değil, İngilizleri kullandı. Rus’u durdurmak için onların hevesini tatmin etti. Lakin devletin mülkiyet hakkını feda etmedi.

Bizimle aynı safta olmayan Altınay’ın da belirttiği gibi Sultan Abdülhamid Han, 4 Haziran 1878’de imzalanan Kıbrıs Sözleşmesi ile Kıbrıs’ı İngilizlere geçici olarak kiralamış ama mülkiyet hakkını asla bırakmamıştır. Kıbrıs üzerinde hukuki söz hakkına sahip olmaya devam etmiştir. Buna mukabil her yıl İngiltere’den vergi almıştır.

Cumhuriyet Döneminde kaleme alınan tarih kitapları, Sultan Abdülhamid’i karalamak için Kıbrıs’ın satıldığı yalanını yaymıştır. Oysa aynı çevreler, 1923’te Lozan’da Kıbrıs’ın tamamen bırakılmasını konuşamamışlardır. Lozan antlaşmasıyla beraber Osmanlı mirası olan Kıbrıs’ı, İngilizlere bırakmışlardır. İşin acı tarafı, bugünün tarihçileri bu gerçeği dile getirmekten çekinmiş ama Sultan Abdülhamid Han’a da iftira atmaktan geri durmamışlardır. Oysa İngiliz diplomat Lord Salisburg bile hatıratında “Kıbrıs’ı Osmanlı’dan hukuken koparamadık, ancak sultanın gücü zayıflayınca biz de fiili olarak ilhak ettik.” Diyerek gerçeği itiraf etmiştir.

Lozan’ın 20. Maddesiyle bu mesele aşikardır: Türkiye, Kıbrıs Adası üzerindeki tüm haklarından ve sıfatlarından feragat ettiğini beyan eder. Bu maddeyle Osmanlı’nın Kıbrıs üzerindeki hukuki egemenliği tamamen ortadan kaldırılmıştır. Kıbrıs Adası, İngiltere’nin resmi toprağı haline gelmiştir.

Kıbrıs’ın kısaca film şeridine bakarsak; 1878’de Kıbrıs Sözleşmesi ile ada, Osmanlı mülkiyetinde kalmak şartıyla geçici olarak İngiltere’ye bırakıldı. 1914’te İngiltere, Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’na girmesini bahane ederek, Kıbrıs’ı tek taraflı olarak ilhak etti. 1923’te Lozan ile Osmanlı Devleti’nin hukuki hakları tamamen kaldırıldı.

Netice itibariyle, Sultan Abdülhamid Han’ın sadece yönetimini devrettiği Kıbrıs, Lozan’da kesin olarak kaybedilmiştir. Peki Sultan Abdülhamid Han, Kıbrıs’ı İngilizlere neden kiralamıştır? Buyurunuz kurtlarla dansa…

1877-1878 Osmanlı-Rus harbi (93 harbi), Osmanlı için büyük bir imtihan olmuş, Rus orduları Yeşilköy’e kadar gelmişlerdi. Avrupalı Hristiyan devletleri Osmanlı topraklarını paylaşma yarışına girerken, öte yandan Sultan Abdülhamid Han’ın dehası devreye girmişti.

Ruslar Yeşilköy’e kadar geldiğinde Osmanlı, büyük bir diplomatik ve askeri krizle karşı karşıya kalmıştı. İngiltere, Osmanlı’nın Rusya karşısındaki zayıflığını fark etmiş ve Kıbrıs karşılığında yardım teklif etmişti. İngilizlerin amacı, Osmanlı’yı destekleyerek Rusya’nın Akdeniz’e inmesini engellemekti.

Sultan Abdülhamid Han, teklifi kabul etti. Ancak yönetimi sadece geçici olarak bırakacağını, mülkiyetin Osmanlı’da kalacağı şartıyla. Kıbrıs Sözleşmesi ile bu gerçekleşti. Kıbrıs’tan elde edilen vergiler, Osmanlı’ya ödenmeye devam etti.

Sultan Abdülhamid Han, bu hamlesiyle İngiltere’yi Osmanlı lehine bir denge unsuru olarak kullanmayı başarmıştır. İngiltere’nin desteğini almak, Osmanlı’nın Doğu Anadolu’daki topraklarını Ruslara karşı korumasına yardımcı olmuştur. Bu hamleyle İngiltere, Osmanlı’nın yanında yer almış ve Rusların ilerleyişini durdurmuştur.

Sultan Abdülhamid Han, yalnızca Osmanlı padişahı değil bütün Müslümanların halifesiydi. Adayı geçici olarak İngilizlere bırakırken, Kıbrıs Müslümanlarının haklarını koruma altına almış, İngilizlerin adadaki İslami vakıflara zarar vermemesi için özel şartlar koydurmuştur. Bugün bile Kıbrıs’ta Osmanlı’dan kalan vakıf arazilerinin korunması, Sultan Abdülhamid Han’ın ileri görüşlülüğünün bir sonucudur.

Hasılı kelam, Serdar-ı Hakan, Sultan Abdülhamid Han, Kıbrıs’ı Osmanlı’nın mülkiyetinde tutarak sadece geçici bir yönetim devrini kabul etmiş; böylece hem İngiltere’yi Ruslara karşı bir koz olarak kullanmış hem de adadaki Osmanlı ve Müslüman varlığını garanti altına almıştır.

İnsanoğlu bu fani alemde hamlelerini yaparken, kaderin büyük planı içinde nerde durduğunu idrak etmekle mükelleftir. Sultan Abdülhamid Han’ın Kıbrıs üzerindeki hassasiyeti, mülkün gerçek sahibinin Allah olduğunu bilen bir sultanın teslimiyetinden ibarettir. Sultan Abdülhamid, Kıbrıs meselesinde hem bir İslam toprağını hem de ümmetin selametini muhafaza etmek için cihat etmiştir. Sultan Abdülhamid Han’ın mirası, yalnızca toprakları koruma çabasıyla değil, aynı zamanda ümmet bilincini ayakta tutma gayretiyle hatırlanacaktır. Ulu Hakan’ın şefaatine nail olmak ümidiyle, selam ve dua ile… 



Ramazan Musluoglu

İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.